Ebul-İz El-Cezeri

İSMAİL EBU L-İZ EL CEZERİ                             

M. 1153 - 1233                                                             

                                                                                                                       

Cizreli büyük Kürt mucit, bilgisayarların ve kumputürün temellerini atan alim, fen ve teknik adamı, robot, saatler, su makineleri,  şifreli kilitler, şifreli kasalar,  termos, otomatik çocuk oyuncakları gibi 60 makinenin  mucidi ve dünyanın ilk sibernitik bilginidir.

Ebul-İz, Cizre Tor (Dağkapı) Mahallesinde 1153 yılında doğdu. Botan Aşiretindendir. Adı İsmail olup babasının adı Rezzaz’dır. Lakabı ise, şeref, onur babası anlamında Ebul-İz’dir. Cizre’li olduğu için kendisi  El- Cezeri olarak adlandırılır. Dünyada eşsiz bir mucit olduğundan, kendisine “Zamanın güzeli” anlamında “Bediuzzaman” denilmiştir.  Ayrıca çalışanların ve işçilerin reisi olarak ün salmıştır.

Kitaplarda tanındığı adı İSMAİL EBUL-İZ BİN RAZZAZ EL-CEZERİ olarak adı geçer. Batı dünyası onu Cazari (Gazari) olarak tanır. Meşhur olduğu en büyük ve değerli eseri, şüphesiz bütün icatlarının ve tekniğinin toplandığı kitabıdır. Kitabının adı :” EL CAMİU BEYN EL-İLİM VEL AMEL, EN NAFİU’ FİS-SANAAT İL-HİYEL” adlı Arapça olarak yazmış olduğu eseridir.

Sibernetik, bilindiği üzere; insanlarda ve makinelerde, karşılıklı haberleşme, kontrol, denge kurma ve yöneltme bilimidir. Ebul-iz, Sibernetikteki Denge Durumu ya da, Elektronikteki Ayarlama Sistemleri’ne el atmış ve başarı ile uygulamıştır. Çok çeşitli makineler yapmış ve her bir makinesinde ayrı bir Denge durumunu kurmuştur. Bazı şekillerinde Hidro-mekanik tesirler ele alınmasına rağmen, bir diğer şekilde Hidro-mekanik güçten yararlanarak, şamandıra ve palangalar arasında “Karşılıklı etkide bulunma” gibi ilginç düzenler, otomatik sistemler kurmuştur. Sonuç olarak Ebul-iz İsmail bin Rezzaz Otomatik Kontrol Biliminin en zirvesinde dünyanın kabul ettiği alim, deha ve erişilmez bir Kürt mucididir.

Akıllara durgunluk veren ve insanları hayrette bırakan bir eserdir. Kitaptaki yazı, şekil ve resimler kendisi tarafından yapılmıştır. Anadili Kürtçe dışında, Türkçe, Arapça, Farsça ve Latince biliyordu. Kitabında Latince kodlamalar yapmıştır.

Cizre’de Zengi Beyi Ebul Kasım Mahmud Sencerşah (1162-1170) döneminde Cizre Ulucami kapısı ile kapı tokmakları olan ejderleri yapmıştır.

Sencerşah’ın ölümünden sonra yerine geçen  Seyfeddin Gazi b.Kutbeddin Zengi’nin işi gücü savaş olan birisiydi. Ebul-İz’den de, aşırı vergi almakta idi. Bu yüzden Seyfettin Gazi b.Kutbeddin Mevdud b. Zengi döneminde (sal.1170-1181) 1174 yılında İsmail Ebul-İz El-Cezeri Diyarbakır’a gidip bu sefer Artukluların sarayına geçti.

İsmail Ebul’iz,  Artuk Sultanı Kara Aslan’ın  (Saltanatı: H. 540-570 ve Miladi  1144-1174 ) torunu ve Diyarbakır Hükümdarı Ebul Feth Nasıruddin Mahmud (Saltanatı: H. 597-619 ve M. 1200-1222) için bu eseri yazdığını bildirmekterdir. Esas eserini 1205 yılında yazmıştır.

Bu eserin kopyasını Hasankeyf’li (Eskif’li) bir imam  1206 yılında yazmıştır. Hasankeyf Artuklu Sultanı, Diyarbakır Artuklu Sultanına yazılmış olan bu eseri bu imama yazdırmıştır. Bu yüzden Hasankef’liler onu kendilerine mal etme insafsızlığına ve yanılgısına girerler. Ebul-İz’in veya  Cezeri’nin Hasankeyfle yakından uzaktan  hiç bir ilgisi yoktur. Hasankeyfli olsaydı, ona Eskifi veya Hasankeyfi derlerdi.  

Aynı zamanda Ebul-İz’in Diyarbakır’la da hiçbir ilgisi yoktur. O dönemde Zengi yönetiminde olan Cizre’den vergiler  ve savaşlar için Diyarbakır’a 1174  yılında göç etmiştir. Artuk sultanı Kara Aslan ve  torunu ve  Ebul Feth Nasıruddin Mahmud’a (Sal: 1200-1222) 25 yıl hizmet yaptıktan sonra, Cizre’ye dönmüş ve  Cizre’de ölmüştür.  Cizreliler Ebul-İz  ve  amcası oğlu Hasan ibn Ali Ebul-İz’i  bir saygı ifadesi olarak  Cizre mezarlığına gömmeyerek, Nuh Peygamber (as) Camii avlusuna gömerek üzerlerine kubbe yapmışlardır. El-Cezer’nin Diyarbakır’la hiçbir ilgisi yoktur. Diyarbakır’lı olsaydı “El-Amedi” veya  “Diyarbekri” denilirdi. Ebul-İz, Diyarbakır da bulunduğu sırada Ulu Camiindeki  taş saatı  yapmıştır.

Eserinin Türkiye’de 5 kopyası olmak üzere tüm dünyada 16 kopyasının olduğunu biliyoruz. Türkiye’de, Topkapı Saray Müzesinde 4 adet, 1 adedi de Süleymaniye kitaplığındadır. 1 tanesi Bağdat Cahıs Kütüphanesinde, 1 tanesi Dublin Chesterbeatly Kütüphanesinde, 2 adedi de Oxford bodleian Kütüphanesinde, iki adedi Leiden Universite Kütüphanesinde, üç tanesi de Paris Bibliotheque Nationalde ve Amerika Birleşik Devletlerinin çeşitli müze ve kolleksiyonlarında farklı yazmalardan koparılmış, minyatürlü sayfalar bulunmaktadır.

İstanbul Topkapı Sarayı III. Ahmed Kütüphanesindeki eserinin kopyası 1206 tarihlidir. III. Ahmet Kütüphanesinde bulunan bu el yazması eserin kayıt numarası 3472 dir.  El Cezeri’nin yazmalarının en eskisi ola bu nüsha, kayıp orjinal eserin bir ikinci el kopyasıdır. Aynı Kütüphanede, 3606 kayıtlı başka bir el y azması ise 1354 tarihlidir. Eser, Yavuz Sultan Selim tarafından da Türkçeye çevrilmiştir.  Ayrıca İngilizce, Almanca ve Fransızca’ya tercüme edilmiştir.

    Batı dünyasında tanınıyorken, bizce unutulmuş olan merhum Ebul’iz El-Cezeri’yi okuyuculara 1971 yılında Cizre Kültür Cemiyeti başkanı Abdullah Cizre ve 1972 yılında  İbrahim Hakkı Konyalı, daha sonra  Dr. Toygar Akman,  Prof. Dr. Atilla Bir,  Prof. Dr. Kazım Çeçen ve  Nezih Özokur tanıtmışlardır. Şüphesiz Diyarbakır’da 1969 yılında çıkan Kara-Amid dergisinin bu tanıtmada büyük bir payı vardır. Kara-Amid dergisin 1972 yılında okuyan  Dr. Toygar Akman artık hem okuyucularımıza, hem de batı dünyasının yeni nesline, 1974 yılında yapılan “Sibernitiki Hukuka Uygulanması” seminerinde tanıtmıştı. Yine Dr. Toygar Akman beyin önerisi ile Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okulu Müdürlüğü, Ebul’iz El-Cezeri’nin anıtını yapmaya karar vermişti. TÜBİTAK Genel Sekreter vekili olan zat da, 1977 yılında verdiği bir kararda Ebul’iz anıtının yapımına başlamak için gayret göstereceğini söylemişti. Bilim ve Ütopya Dergisi Ocak 2002 sayısının 50 sayfasını Ebul’iz El Cezeri’ye ayırdı. Şu anda Ebul’iz’in kitabı Türkçeye çevrildi.

Ben 1969 yılında 8 satırla Ebul-İz’i tanımıştım. Arapça, Osmanlıca, İngilizce ve diğer dillerden araştırarak Ebul-İz’i gün ışığına çıkardım. 1982 yılında  kendi sokağıma İsmail Ebul-İz  adını verdirdim. 1983 yılında halka bir mescit yaptırarak  Ebul-İz  Camii adını verdirdik. 1969 dan 1989 a kadar Cizre’de hangi okul yapılmışsa adının  Ebul-İz olması için müraacat ettiğimde red edildi. Nihayet Mardin İli ve ilçeleri arasında eğitim alanında birinci gelip “Yılın Öğretmeni” seçilip, Ankara’da Cumhurbaşkanı ve Milli Eğitim Bakanına kitabımı verdiğimde Ebul-İzi onlara anlattım. Bundan sonra Mardin’e dönüp İl Milli Eğitim Müdürü Turgut  Saygın’ın desteğini de alarak,  Mardin Valisi Aykut Ozan’a Cizre’de yeni açılacak okula İsmail Ebul-İz adının verilmesini istediğimde kabul ettiler.  Sonra Cizre Kaymakamı Mustafa Büyük’e bu konuları anlattığımda o da buna evet deyince, okula 1990 da İsmail Ebul-İz adı verildi. Ebul-İz’i öğrenci, öğretmen ve okula gelen misafirlerin daha iyi tanıması için İsmail Ebul-İz köşesi yaptırdım. 1995 yılında onun adına İsmail Ebul-İz El-Cezeri  Kütüphanesi açtık.  1996 yılında  İsmail Ebul-İz El-Cezeri Müzesi açtım. Bastırmış olduğum kitaplarım ve broşörlerde, gazete ve dergilerde hep Ebul-İz!i anlattım.

    TATBİKATA DÖNÜŞTÜRÜLMEYEN HER TEKNİK İLMİN DOĞRU İLE YANLIŞ ARASINDA KALDIĞINI GÖRDÜM      570 (m.1174) tarihinden itibaren 25 yıldan beri babasının, sonra ağabeyinin hizmetinde bulunduğum Salih hükümdar Artukoğullarından Diyarbakır Meliki Ebul-Feth MAHMUD BİN MUHAMMED BİN KARAASLAN’a yaptıklarımı arz ettim. Bana bakarak yapmayı tasarladığım şeyleri düşünüyordu. Benim gizlemek istediğim şeyleri isabetli görüşleri ile keşfetti ve atmak istediklerimin kıymetini anlayarak bana dedi ki: “Eşi olmayan bir takım planlar yaptın, onları kuvveden fiile çıkardın. Kendini bu kadar yorduğun ve temelini attığın şeyleri zayi etme. Senin tarafından yapılan projeleri ve çizilen şekilleri ihtiva eden bir kitap yazmanı arzu ediyorum.” Bu emrin haricine çıkmanın imkansızlığını anlayınca bütün gayretimi sarfederek bu kitabı yazdım.

Bütün bu katlandığım şeyleri efendimiz El-İmam EN NASIR LİDİNİLLAH EBİ’L ABBAS AHMED Emirül-Mü’minin devletinin yücelmesi ve temellerinin muhkem kalması için yaptım. Allah onun devletinin yüceliğini nusreti ile İslamı yüceltsin, muvaffak etsin ki, TEVHİD KELİMESİ yeryüzünün mamur dörtte birini kaplasın ve enine boyuna azametini göstersin; nimetini ona yağdırsın. Onu doğru yoldan şaşırtmasın.”

    Ebul-İz,   “El Cami’ Beyne’l-İlm ve’l AmelEn Nafi’ Fi-Sınnatil-Hiyel” adlı eserinde önsözden başka 50 adet şekil, 55 adet çok ilginç buluş ve 15 farklı düzen yer almaktadır. Eser 6 bölümden meydana gelmiştir:

    1. Bölüm; Su Saatleri: Bunlar Binkam (Pingan) denilen su saatleridır. Finkan denilen bir de kandilli su saatleri olup, saatımüsteviye ve saatı zamaniye olarak nasıl yapılacağı hakkında 10 şekille belirtmiştir. (Saatı zamaniye: Uzunluğu ne olursa olsun, gece ve gündüzü 12’ye bölmek suretiyle hesaplanan zaman süresi ve bu süreyi gösteren saatler olup, saat süresi devamlı değişmektedir.)

(saatı müsteviye: Bugün anladığımız manada, günü 24é bölmek suretiyle elde edilen zaman süresi ve bu süreyi gösteren saatlere denir.)

    2. Bölüm: Şarap meclislerinde kullanılan otomatik kaplar ve oyunlar. (ŞArap: Arapçada içilecek her şeye denilir. Buradaki anlamı içki değildir.) Yani sofralarda kullanılan otomatik kap ve sürahilerle ilgili düzenlerdir.

    3. Bölüm: Hacamat (Kan aldırma ve kan toplama) ve ibrikdarlık yapan düzenler.

    4. Bölüm: Fiskıyeler, havuzlar ve müzik otomatları hakkında.

    5. Bölüm: Kuyu ya da Akarsulardan su çıkaran tulumbalar ve kaldırma düzenleri 5 şekil.

    6. Bölüm: Birbirleriyle lişiksi olmayan düzenler. 5 şekil. Bunlar çeşitli saray hizmeti gören makinalar, şifreli kilitler kasalar ve oymacılık.

Ebuliz el Cezeri, büyük bir fen ve teknikçi olmakla beraber, Mühendis, ressam, sanatkar, hattat ve dünyanın ilk Sibernitik alimi, “Elektronik Beyin” in “Komputer Teknoloji” nin “Otomasyon sistemi” bilimsel gelişmesinin de öncüsüdür.

    El Cezeri eserinde gayet mahirane bir tarzda yapılmış ve özellikle şekillerine göre adlandırdığı maymun, fil, cellat, muharrir, davulcu saatlerinden uzun uzadıya ve açıklamalı olarak bahseder.

    Ebuliz’in büyük dehasını gören hükümdar, onu imtihan edip, şöyle der: “Bana zincirsiz, topsuz, fındıksız (yuvarlaksız) bir makina yap ki, ben hem seferde, hem hazerde kullanabileyim. Aynı zamanda da şekil itibarıyla göz ve gönül alıcı olsun” dedi. Ebuliz eserinde (Ben de yaptım; çok beğendi) diyor ve bu enteresan makinayı da, bütün açıklığı ile kitabında anlatıyor.

    İstanbul Topkapı Sarayı’nda bulunan El Cezeri’ye ait kitabında, minyatür ve çizimler üzerindeki işaretler şifrelidir. Kitabın sonunda bu şifreleri açıklayan bir anahtarı bulunmaktadır.Cezeri, 21 adet Arap harfini kullanmış ve harfe karşılık iki işaretle temsil edilmiş, ancak (Kef) harfi bir işaretle temsil edilmiştir. Bunu niye böyle yaptığını bilemiyoruz. Gizli simya ilminden esinlenerek yaptığını bilim adamları tahmin etmektedir.  Anlatılan her düzenin bir esas çizimi olduğu gibi, bu düzenin temel çizimleri (Ebced) hesabına dayanılarak, 1 den 50’ye kadar numaralanmıştır.

    Alman profesörlerinden Wideman, Ebuliz El Cezeri’nin otomatik makinelerinden birkaç tanesini yapmış ve başarı ile işletmiştir: batı dünyasına E. Wideman ile talebesi F. Hauser, Cezeri’yi tanıtmışlardır. Esasında bir kimya porfesörü olan Wideman, boş vakitlerinde Arapça ilim eserleri üzerinde incelemeler yapmakta ve çevresine bu konuya ilgi duyan talebeleri toplanırdı. Öğretim üyesi bulunduğu Erlangen Üniversitesinde bazı düzenlerin çalışır modellerini yaptırdığını biliyoruz Ayrıca El Cezeri’nin kitabını da kısımlar halinde tekrar Wideman Almanca’ya çevirmiş ve teknik yönden yorumlamıştır. Wideman çalışmalarını I. Dünya Savaşı etkisindeki 1908-1921 yıllarında, erişilmesi güç mecmua ve kitaplarda yayınlamış olduğundan, bu bilgiler yeterince değerlendirilememiştir. Böylece savaş içinde bulunan devletlerin bu yüce zattan haberleri bile olmamıştır. Ancak, 50 yıllık bir aradan sonra, 1974 yılında Donald hill, Wideman gibi, Oxford yazmasını temel alarak, eseri İngilizce’ye tercüme etmiştir. Ayırca eseri esaslı bir etüd konusu yaparak, eseri yorumlamıştır. Eserin birinci kısmındaki su saatlerinden biri Donald Hill önderliğinde hakiki boyutlarda gerçekleşmiştir. Bu işler duruma getirdiği Ebuliz’in eserini (Rökonstrüksyon) 1976 Londra İslam Festivali süresince “Science Museum” da çalışır halde sergilenmiştir.  Arapça olarak eseri aynen yayınlayan ve kritikler yapanlardan biri de Ahmed el Hasan adında bir Suriyeli ilim adamıdır. Ayrıca bu zat, Ebuliz’in çeşitli el yazmalarını karşılaştırmış ve İngilizce özet vermiştir.

Donald Hill, Ebuliz’den çevirmiş olduğu kitabın adını “Al - Jazari’s book of İngnious Mechanival Devices” bırakmıştır. Türke “El Cezeri’nin Mekanik Hareketler Mühendisliği Bilgisi” adını verirler. Ebuliz için Donald Hill’in yazmış olduğu esere dayanarak Nature Dergisi şöyle söylemektedir : “12. YÜZYIL MÜSLÜMAN MÜHENDİSLİĞİNİN DORUĞUNA ERİŞMİŞ BİR KİŞİ.” Bilim ve Ütopya 2002 Ocak sayısı “ROBOTLARIN VE OTOMASYONUN ATASI EBUL-İz EL CEZERİ” kapağıyla elli bir sayfa ayırmıştır.

 El Cezeri’nin yaptığı makine parçalarının bir kısmı kendisinden 200-350 yıl sonra yaşamış Giovanni de Dondi ve Leonardoda Vinci’nin eserlerinde rastlanmaktadır.

Ömrünün son yıllarında kendi şehri olan Cizre’ye dönmüş ve Cizre’de vefat etmiştir. Nuh (A.S.) Camii avlusunda bulunan kubbesinde gömülmüştür. Zamanında kendisine çok büyük bir değer verilmiş olup, onu en kıymetli olan Hz. Nuh Camiine gömüp, üzerine kubbe yapmışlardı

l970 yılına kadar kubbesinin iki duvarı vardı.Kubbesinin kuzey ve doğu duvarları ayakta olup, kapısı doğu duvarına yapışık şekilde kalmıştı..Bu duvarlar ve kubbesinin pancurları yıktırılıp  maalesef göğsü üzerine havuz yaptılar. Zamanın yazar ve imamlarından rahmetli Hanizade Mella Abdurrahim Yaşın, 1955 yılında S.Kadri Haşimi büyük bir toplulukla otururken ondan izin alarak bu yıkık kubbede gömülü olan zatları tesbit etmek istediğini söyler. Yapılan kazıda da iki siyah taşlı mezar taşları çıkmıştır. Üzerinde değerli ilim adamımız Ebuliz İsmail bin Rezzaz’ın adı şöyle  yazılı idi. “Reisulamal Ebul-İz İsmail bin Rezzaz El-Cezeri”ibaresi vardı. Mezarının orda olduğunu o zaman orda hazır olan Mella Abdurrahim, Bahir Haşimi, Çaçan Özkurt, gibi nice kişiler bilmektedir.

 Üzerinde tarih ve isim yazılı olan kendisinin ve amcasının oğlunun mezar taşları 1965 ten sonra  kaçırılmıştır. Üzerinde “Ebul-İz” yazılı tarihsiz amcasının oğlunun  siyah mezar  taşı kalmış onu da önce Nuh Peygamber kubbesinin içine ben ve Muhammet Göral Hoca içeri almıştık. 1996 yılında yeniden kubbesi yapılınca duvara monte edildi. İyi ki taşın üzerinde hala “Ebul-İz” belirgin bir şekilde okunuyor. Yüce Allah (cc) Ebul-İz’in burada öldüğünün bir delili olarak bunu burada bıraktırmıştır.

İstanbul Ayasofya’da bulunan El Cezeri’nin  el yazma kopyası bir eserinin 66 sayfası alınmıştır. Ortaçağda tüm avrupa ve hristiyan alemi cehalet bataklığında iken, müsülan alimlerimiz ve Ebul - İz ilmin en zirvelerine çıkmışlardı. Onlar ilmimizi çalıp sahip çıktılar. Mirasımıza el attılar ve bir mirasyedimiz oldular. Biz hep İslamın verdiği ilme tevşik emirleri ile yüceldik. Avrupa ve Amerika  ise, tüm katettiği ilim ve tekniği bize ve İslam’a borçludur.

Dünyada tamamıyla ün salmış olan merhum Ebuliz el-Cezeri için büyük Hindistan  alimlerinden olan Şeyh Şibli el-Nu’mani el Hindi, yazar ve alim olan Cürci Zeydan’a yazmış olduğu bir mektupta Ebuliz’in hem bir kitabını gönderir. Hem de Ebuliz için şöyle der: “Resisulamal bediuzzaman Ebul’iz İsmail bin Rezzaz el-Cezeri.” Zamanında yapmış olduğu makine ve fen-teknik aletleri, planları için, zamanın güzeli anlamında kendisine Bediuzzaman denilmiştir. Ayrıca çalışanların ve işçilerin reisi olarak ün salmıştır.