Cudi Dağı ve Nuh Tufanı

 

CUDİ DAĞI VE NUH TUFANI

Abdullah Yaşın

Araştırmacı-Eğitimci-Yazar

 

Cudi Dağı 2124 m. yüksekliğinde,  Güneydoğu Anadolu Bölgesinde meşhur bir  dağ  olup, Şırnak ilimizin sınırları içindedir. Cudi Dağı  Cizre'nin kuzeyinde bulunan Missiri (Kurtuluş) Köyü’nden başlar, bu köyden itibaren doğuya doğru Tanin Dağları ile birleşerek Irak topraklarında devam ederek  Kuzey Irak’ın Gılale şehrine kadar uzanır. Batı’dan doğu’ya doğru uzanan Cudi Dağı’nın doğusundaki 2114 metre yüksekliğindeki Ziyaret Tepesi Nuh Peygamber’in (as) gemisinin durduğu  bölümdür.  

Kur`an-ı Kerim`in Hud suresinin 44. ayetinde şöyle buyrulmuştur:  “Yere, “Suyunu çek!” göğe, “Ey gök sen de tut!” denildi. Su çekildi, iş bitti; gemi CUDİ’ye oturdu. Haksızlık yapan millet  Allah’ın rahmetinden uzak olsun” denildi.[1] Dolayısıyla Kuran-ı Kerim açık bir şekilde geminin Cudi Dağı üzerinde durduğunu buyurmaktadır.

Ancak bugüne kadarki İslam dışı yaygın düşünce Nuh’un gemisinin Ararat’a durduğu yönündedir. Nuh’un gemisinin Masid (Ağrı) Dağı’na oturmasına dair rivayet ancak XI. Ve XII. Asırlardan itibaren Ermeni edebiyatıyla birlikte başladı.[2] Cudi Dağı’ndan bahseden Torgun Tevrat’ının aksine Ararat’ı geminin durduğu yer olarak tavsir eden günümüz Tevrat’ı da bu düşüncenin yaygınlaşmasında etkilidir.

Orjinal Tevrat Babil Kralı II. Nabukadnezar’in MÖ. 586  yılında İsrail’in Yahuda Krallığına açtığı savaş sırasında Kudüs’teki tüm tapınakların yakılması ve yağmalanması sonucunda kaybolmuştur. Savaş sonrasında Kral Yahokin ile birlikte Yahudi halkı ve önderleri Babil'e ve tüm Mezopotamya’ya sürgüne gönderildiler. Bu sürgün süresince Yahudiler Azra önderliğinde ellerindeki kalıntı metinler ve Mezopotamya daki Sümer, Babil yazıtlarının bilgileri ışığında Tevrat’ın gövdesini oluşturduklarında birçok mitolojik ve yanlış şeyler de Tevrat'a girmiş oldu. Ararat Dağları sözü de bu ilavelerden biridir. Jonathan Kircsh bu gerçeği “Bu açıktır ki Tevrat’ı Allah Yehova yazmamıştır” [3] sözleriyle dile getirmistir.16. yy. ünlü Yahudi filozofu Spinoza’ya göre “Yahudiler Babil’e geldikten üç yüzyıl sonra Tevrat’ı yazdılar” .[4]

Torgun Tevrat’ında geminin durduğu dağ,  Cudi Dağı olduğu halde, sürgündeki Yahudiler Nuhun Gemisinin hangi dağ üzerinde durduğunu tesbit edemediler. Tevratın 8. Bab’ının 4. ayeti  “Ve gemi yedinci ayda, ayın on yedinci gününde, Ararat Dağları üzerine oturdu” olarak yazılmıştır. İbrani dili Arapça gibi sesli harfi olmayan bir dildir. İbrani gramerini iyi bilmeyenler kelimeleri doğru ve düzgün okayamazlar. Tevrat İbrani dilinden Arami diline çevrilirken ayni harflerden oluşan Urartu kelimesi Ararat olarak tercüme edilme ihtimali vardır.  

Ağrı  Dağı’nın üzerinde veya çevresinde Nuh'un  Gemisi’nden, evinden,  mescidinden, Cebrail Kapısından, Şeytan Kovuğundan, kurban yerinden, tufanla ilgili yazıt ve heykellerden  veya mezarından herhangi bir işaret ve emare kesin olarak bulunma­maktadır. Nuhun Gemisinin izi olarak söylenen yer bilimsel olarak şöyle ispatlanmistir. Ağrı Dağı’na bir tırmanış organize eden, Shamrock The Trinity Corparatıon firmasının başkanı McGivern, Digital Globe’s Quirk Bird Uydusu’nun çektiği görüntüdeki Ağrı Dağı yakınlarında Nuh’un Gemisi’nin şekli diye beyan edilen yer için  “İnsan yapımı olduğu belli oluyor”[5] demektedir.

Nitekim Tevrat’in tefsiri Talmud’ta geminin Ararat’ta değil Karda’da olduğu yazılıdır. Talmud’ta  Nuh’un Gemisi şöyle geçer: “Nuh’un Gemisi’nin karaya oturduğu  Kardunya’nın valisi olan Haman’ın oğlu Parshandatha”[6]. Talmut’un bir başka yerinde de şöyle geçer: “Sennakherib Asur’a döndükten sonra, bir tahta bulmuş ve ona bir put olarak tapmıştı, çünkü söz konusu tahta, Nuh’u tufandan kurtaran geminin bir parçasıydı. Sennaherib bir sonraki seferinde başarılı olması durumunda oğullarını bu puta kurban edeceğine yemin etti. Ancak bunu duyan oğulları, babalarını  öldürüp KARDU’ya kaçtılar.”[7] Kardunya, Van Gölü’nun güneyinden Ninova’ya kadar olan bölgedir. Kardunya’nin ana merkezi Cudi’nin Cizre, Silopi, Şırnak, ve Uludere’yi içine alan güney tarafının adı Karda’dır.[8] Gudiler savaşçı ve cengaver bir kavim olduklarından, Akadlar onlara Kardu-Gordu demiş olduklarından, dağa da Gordiyen, Kardiyen-Karduk,Karda denilmiştir. Onbinlerin Dönüşü adlı kitabında Xenephon MÖ. 401-400'de Karduklar dan bahsederek, "Karda ve Karduklar, Kentrites (Botan) Irmağının doğusunda bulunur" demektedir. Şu anda Cizre’nin ismini Karda’dan alan Bakarda köyü mevcuttur. Cizreli tarihçi İbnul-Esir "Bakarda nahiyesi, Cezire-i İbn-i Ömer'e bağlı olup, 200 köy ihtiva ediyordu ve Dicle'nin sol tarafında Bazibda karşısında bulunuyordu" demektedir. Birçok tarihçinin bahsettiği Bazibda, Bakarda, Karda, Cizre havalisidir. Bölgede yaşayan Hiristiyan Süryaniler  ve  tüm  Türkiyede  yaşayan Süryaniler Nuh’un Gemisinin Cudi’de durduğuna inanırlar. Süryani Kadim Horepiskopos’u Aziz Günel “Türk  Süryanileri” adlı kitabında “Ture Kardu  Cudi Dağı’dır”[9] yazmaktadır. Babilli Berassos tarih kitabinda “Nuhun Gemisi Gordiyen Dağlarında durmaktadır” demiştir.[10] İslam Ansiklopedisi "aynı ismin daima Dicle nehrinin solunda, Cudi dağı yakınındaki bölgeye verildiği ve klasik eserlerde bu ismin Korduene (Gordiyen) şeklini aldığı görülür”[11]. Bu belgeler Karda’da bulunan Cudi Dağı’nı tufanın yeri olarak işaret etmektedir.

Müslüman alimleri de Kardunya bölgesindeki Cudi Dağı’nın  Kur’an’da geminin durduğu yer olarak geçen Cudi Daği olduğu konusunda hemfikirdirler. Feyruzi, “Cudi Dağı Musul topraklarındaki Nusaybin Dağıdır”,[12] der.

Ebu Cafer ibn i Cerir, “Cudi Dağı Cezire’de bir dağdır”.[13]

Mucahid, “Cudi Dağı Cezire’de bir dağdır”[14]

İbn i Kesir, Cudi Dağı Cezire i İbn Ömer’ dedir[15].

Zemahşeri “Cudi’nin Musul’a yakın bir dağ olduğunu” yazar.

Suyuti “Cudi El-Cezire’ye yakın, Musul dahilinde bir dağdır.”

Süleyman Cemel Cudi, Cezire’de bir dağ ve Cezire’de Irak’ta bir kasaba olduğunu, İbnulcezeri’nin de buraya nisbet  edildiğini beyan eder.”[16]

Hazin “Cudi, El-Cezire’de Musula yakın bir dağdır”.

Abdullah Yusuf Ali, “Cudi, Cezire-i ibn Ömer karşısında olan dağdır.”

Elmalı "Cudi engince bir dağ ki, Musul'da, Cezire'de veya Amid'de denilmiştir".

Beyzavi “Cudi Dağı, Cezire’ye  yakın, Musul dahilinde bir dağdır.”

Katade “Allah Nuh’un Gemisi’ni Cezire topraklarından  Cudi üzerine bir ibret ve alamet olmak üzere bıraktı ki, ümmetimin ileri gelenleri  onu görsünler”.

Bursalı İsmail Hakkı, Fahreddin-i Razi, Hatip Şirbini, Halepli Semin, Medarik “Cudi Cezire’dedir” demişlerdir.

Evliya Çelebi: “ Nuh’un Gemisi Musul ve Nusaybin kaleleri arasında Cudi Dağı adında yüksek bir dağın tepesine oturmuştur.”[17]

Yukarıda tüm bilim adamları Cudi Daği’ndan bahsederken Cizre, Cezire, Cezire-i İbn Ömer, Nusaybin, Musul şehirlerini zikretmektedirler, ki Cizre Musul ile Nusaybin arasındadır. Dolayisiyla hepsi Cizre, Şırnak, Silopi üçgeninde bulunan Cudi Dağı’nı işaret etmektedirler.

İlkçağlardan bugüne kadar Cudi Dağı; Novakin, Hılgırt, Gudi, Missir (Nissir) ve Cudi adlarıyla anılmıştır.  Kuzey Iraklı Prof. Dr. Arkeolog Abdullah Zehavi tarafından bir İngiliz bankasında saklanan Kürtçe dili ve çivi yazısı ile yazılmış Gudi plaketleri[18] iki yıllık süre içinde bir kısmı çözülüp 1984 yılı Ocak ayında bir dizi halinde, ``Hz. Nuh`un Gemisinin Durduğu Dağ``başlığı altında Mısır`ın yarı resmi gazetesi El-Ahram Gazetesinde  yayınlanmıştır. Bu plakette vahiyle dağa Novakin adının verildiği yazmaktadır. Cebrail  (as), Hz.Nuh`u kutladığında Hz. Nuh tufan belası ile kafirlerden kurtulduğu için gülmüş ve sevinmiştir. Plakette Novakin ``güldü, sevindi``anlamına gelir. Kürt halkı da bundan sonra “taşıdı” anlamına gelen Hılgırt adını beğenerek üzerinde  geminin durduğu bu dağı Hılgırt Dağı (Taşıyan-Yüklenen Dağ) olarak andılar. Şu anda hala Hılgırt adı Kuzey Irak`ta bulunan Kürtler ve Gılale şehri ahalisi tarafından Cudi Dağı  için kullanılmaktadır. Bu Gudi plaketinde gemi tahtadan yapılmış olup içinde Nuh, Ham, Sam, İryan, Eşer, Emne, Aişe, Tara, Raina ve Rebab adlarında beşi erkek altısı kadın olmak üzere onbir kişi bulunur.

M.Ö. 4000 ile 2100 yillari arasında egemen olan ve Akad, Babil, Elam ve Asur imparatorluklarını 100 yıl boyunca hakimiyetine alan Kürt Gudi İmparatorluğu’nun başkenti Cizre ile Silopi arasinda Giriçolyan Köyü’nün 4 km güneydoğusunda Bajari Kardu’dur. Bajarı Kardu’ya yakın mesafedeki Cudi Dağı’nın  adı, Gudi İmparatorluğunun önemine binaen dağın adı halk tarafından Çiyaye Gudi  (Gudi Dağı) olarak değiştirildi.

Ancak Gudi İmparatorluğu'nun çöküşü ve daha sonra M.Ö. 1395 yılla­rında Asurlular'ın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde hükümran olmaları ile, asi­milasyon politikası gereği, Asurlular Gudi adını yasaklayıp, yerine Asurca bir kelime olan Missir (Nissir) adını kullanarak Cudi Dağı’nın adını Missir Dağı olarak değiştirdiler.  Samuel Henri Hooke ile Samuel Noah  Kramer’in yaptığı incelemelere göre, yer altından çıkardıkları Asur plaketlerinde şöyle denmektedir:

“Denizin ufuklarında kara aradım,

Uzakta ta uzakta bir ada göründü.

Gemi NİSSİR DAĞI’na vardı,

Nissir Dağı’na saplandı ve çapa atmış gibi  kaldı.”[19]

"Gemi Missir Dağı’na oturdu. Missir Dağı gemiyi tuttu, gemi devrilmedi."[20]

Missir Dağı’nın Cudi (Gudi) Dağı olduğunu bölgede yaptığım incelememizden de anlıyoruz. Cizre İlçe Nüfus Müdürlüğü’ nün Şah Köyü kayıtlarında üç tane Misir Bey’in; Silopi  İlçe Nüfus Müdürlüğü'nün Hesana (KösreIi) Köyü Asuri Hiristiyan nüfusuna kayıtlı Musur KuIan’ın isimlerinin geçmesi Cudi Daği’nın Missir Dağı olduğu gerçeğini pekiştirmektedir.

Şırnak yolu üzerinde  Cizre'nin 4 km. kuzeyinde adı KurtuIuş köyü olarak değiştirilen köyün adı günlük hayatta Kürtçe’de Missirî (Nissirî) Köyü’dür. Geminin durduğu yer olarak söylenen Nisir Dağı, Asurca’da Kurtuluş Dağı anlamına geldiği söylenir. Bu Missir ismi M.S.639 yılında Cizre’nin İslamiyeti kabul etmesine kadar sürdü. Kuran Cudi’nin ilkçağ adı olan Gudi adını kullanması ile halk tekrar Cudi adını kullandı. Böylece Kur`an önceki adı Gudi olan bu kutsal dağa eski adını iade etmiş oldu. Arap alfabesinde Ç, G, J, P harfleri olmadığından, araplar bu harflerle başlayan kelimeleri kendi dillerine uydurarak söylerler. Mesela Japan`a Yaban, Çin`e Sin, Cudi`ye Gudi dedikleri gibi. Şu anda Mısır, Suudi Arabistan’inin bedevi yerleşimleri ve birçok Arap devletlerinde C harfleri G olarak okunmaktadır. Şimdi de Mısırlılar Cumhuriyet kelimesini Gumhuriyet, Cudi kelimesini Gudi olarak okurlar.

            Nuh Peygamber’e tufan vahyi geldiginde şu şekilde dua etmisti: “Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen indirenlerin en iyisisin”[21] Bu ayetle Kur'an Cudi'yi mübarek ve  kutsallıkla vasıflandırmıştır. Halk arasında binlerce yıldan beri  Cudi Dağı; muratların Cudisi anlamında  "Cudiyê Murada" olarak adlandırılmıştır. Cudi’nin mubarek olduğunu başka bir hadisle de oğreniyoruz. Adem (as) Kabe’yi yaparken Cebrail (as) Kabe’nin taşlarını Sina, Zeytun, Lübnan, Cudi ve Hira dağlarından getirtti.[22] Cudi Arapca’da Cud yani cömert kökünden gelir. Cudi Dağı yazlığı, kışlığı, asfaltit kömürü, mermeri, petrolü, vanedyum ve elmas madeni ile nimetlerini cömertliğini bi­ze sunmaktadır.

Gemiye bindirilen Ortadoğu’da yaşayan her türlü hayvanın Ağrı dolaylarında bulunmaması da tufanın Cudi’de son bulduğunu destekler niteliktedir. Cudi’nin etrafinda şu hayvanların yaşadığı tespit edilmiştir: fil, kaplan, aslan, ayı, sırtlan, kurt, maymun, çakal, sansar, samur, sincap, vaşak, kirpi, oklukirpi, tilki, tavşan, domuz, ceylan, geyik, deve, dağkeçisi,yabani koyun, gelincik, timsah, susamuru, porsuk. Gemiye bindirilen filler Cudi Dağı na indirildiklerinden hala bölgede adları hem mitolojimizde hem de belgelerde bulunmaktadır. Asur Kralı  I. Tiglath-Pileser (MÖ;115-1077) dönemine ait kayıtlarda Asur’daki Anu–Addad tapınağında bulunan prizmalar üzerinde  Habur ile ilgili tufanı da güçlendiren bir belgeye rastlanmıştır. “Harran Ülkesinde ve Habur Irmağı bölgesinde10 güçlü erkek fil öldürdüm (ve) 4 fili de canlı olarak elime geçirdim. (Öldürdüğüm fillerin) derilerini ve dişlerini, öteki fillerle birlikte kentim Asur’a getirdim.” demektedir.[23] (Luckenbill I  247) Bölgemiz kültüründe yoğun bir şekide  fillerden bahsedilir. Dişi file fêl, makfil, fîlamê denilir. Erkek  file, Cizre bölgesinde fil denildiği gibi, kafilenin önünde yürüyen büyük file de Fengenos  veya (Filê Fengenos)  adı verilir. Bu da Cizre, İdil ve Silopi’de fillerin yaşadığını ve onları beslediklerini gösterir. İdil İlçesi’nin 12 km. kuzeybatısında Bereketli Köyü’nün halk arasındaki Kürtçe adı binlerce yıldan beri  Fil (Gundê Filê) adı ile anılır. Ayrıca yine İdil İlçesinin 13 km. güneybatısına düşen Ulak Köyü hala halk arasında Kürtçe olarak Filfel olarak anılır.

Ağri Dagı zirvesinin 35 metresi devamlı buzuldur. Tufandan yeni kurtulan insanlarin hayat şartları uygun olmadığı gibi insanların beslenmesi için çok sayıda besleyici bitki bulunmamaktadır. Halbuki Cudi’de yabani armut, yabani elma, ardıç, palamut, yabani üzüm, böğürtlen, ahududu, rivaz denilen Işkın, dağdağan, hünnap, iğde, zeytin, menengiç, bıtım, yabani badem, devedikeni, yabani enginar , kenger , kelbeş, bezelye, yabani bezelye, tırşok, belgetırşoke, hardal, penirok, sivanok, titu, su teresi, tereotu, dereotu, benik, derzukaleglegi, pirqelaçik, suryaz, sirmo, lepkêguri, tilantırk, ebegümeci , çobançantası gibi bir çok hazır meyve ve sebze bulunmaktadir. Ayrica Cudi Dağı üzerindeki meşe ağaçlarının yaprakları  üzerinde kudret helvası oluşur. Cudi Dağı Kudret Helvasının menbaıdır. Butun bunlar da Cudi’nin tufandan çıkan aç ve susuz insanların ihtiyaçlarını giderebilecek bir dağ olduğunu göstermektedir. 

İngiliz casusu ve araştırmacısı Gertrude Bell 1908 yılında Silopi’nin Hesana Köyü’ne gelerek köyün keşişi ve bir kaç adamla Cudi’de geminin durduğu tepeye çıkarak, Gudi İmparatorluğu’nca geminin yerinin unutulmaması için etrafı duvarla örülen ve halk tarafından Sefine denilen gemi yerini fotoğraflamıştır.

            Alman Devletler Araştırma Enstitüsü üyelerinden Friedrich Bender bir grup ile birlikte Cudi’de keşifler yapmış,Gılgamış Destanı ile Kuran-ı Kerim’den yola çıkarak kalıntılar bulmuştu. 1954 yılı Mayıs ayında  Hesana Kösreli 4-5 hırıstiyanı da rehber olarak Cizre Kaymakamlığı’nca beraber Cudi’ye gönderilmişti. “Elde edilen parçalar katrana benzer bir madde ile yapıştırılmış tahta parçaları idi. Analiz sonucu katranın 50.000 yıllık, tahta parçalarının 6635 + - 280 yıllık oldukları anlaşıldı.”[24] O zaman Ziraat Müdürlüğünün şöförü olan Cizre’li Mükerrem Ünal F. Bender’i Hesana ya götürmüş ve beraber dağa çıkmıştı.   

         1983 yılı Ağustosu’nda  Amerikalı Astronot James İrving ile Almanya’nın Bavyera bölgesinden  altı  araştırmacı ve Süddeutschzeitung Gazetesi başmuhabiri olan Hans Thoma başkanlığında Ağrı Dağı’nin 5000 metresine kadar çıktılar. Ağrı Dağı’nda bir şey bulunamadığı için Astronot James İrving  dağın taşlarını toplayıp geminin taşları diye halka sunmak istedi. Halbuki gemide olmasi gereken tasi degil, çivi, tahta ve zifti olmaliydi. Bu 6 araştırmacı günlerce yapılan inceleme ve araştırmalarda bir şey bulamadıklarından, Cizre’ye geldiler.

Ben de 1973 yılının yazında birkaç arkadaşımla binlerce yıldan beri yapılmakta olan Cudi Dağı Tufan Panayırına katıldım ve çeşitli incelemelerde bulundum. Bu incelemeler neticesinde geminin oturdugu yerde zift parçacıkları buldum. Dolayısıyla oradaki tarihi yerleri ve geminin durduğu yerleri tamamıyla bildiğim için kaymakamlık bu 6 kişilik heyeti bana yönlendirdi ve benim rehberliğimde Cudi’de birlikte çalışmalar yaptık. Onlara geminin durduğu yeri, Hz. Nuh’un kendisine yaptırdığı iki oda bir salon ve camiinin temellerini, eskiden beri Deriyê Cebrail ve Tor Gabriel denilen Cebrail (A.S.) Kapısını,  Şeytan Kovuğu’nu gösterdim ve iki adet zift parçacıklarından karbon testine verilmek üzere onlara teslim ettim. Ayrıca daha önce Tufanla alakalı olan Asur Kralı Sanherib’in altı kabartma heykellerini görüntüledik. Otmar Reiter bu kabartma heykelin kopyasını çıkardı. Bu kabartmalarda Asur Kralı Sanherib, değişik noktalardan geminin yerini şehadet parmağıyla işaret eder. Cizre’de de Hz. Nuh’un mezarı ile Nuh’un Gemisi şeklindeki Cizre Surlarını görünce, Ağrı Dağı efsanesinin bir hayal olduğunu anladılar. 1984 yılında bu gezimiz Almanya`da Süddeutschzeitung  Gazetesinde yayınlandığında Ve Nuh Ararat Dağına indi``şeklindeki İncil`in sözleri yanlış değil. Ama Kur`an daha sınırlayıcı. Bu koca dağ silsilesinde belli bir tepeyi tespit etmiş, Cudi Tepesini. Tepe, Mezopotomya üstünde ve 2114 m.yüksekliğinde bir duvar gibi duruyor” şeklindeki ifadelere yer verildi.

Geminin durduğu yer olan Cudi Dağı’nın Ziyaret Tepesi’nde binlerce yıldan beri her sene Rumi Tem­muz’un birinci, ikinci ve üçüncü cumalarında “Zêva Cudi” adı altında kutlanan  bir panayır yapılıyordu. Her sene çok fazla insan Cizre, Şırnak, İdil, Silopi, Uludere, Beytüşşebap ve Irak’ın Zaho, Suriye’nin Derik İlçe ve köylerinden Cudi panayırına gelirlerdi. Gece gündüz tefler çalınırdı, hep beraber  zikir ediliyordu. Panayırın bütün etrafa haber verilmesi açısından  Cudi  Panayırı “Nedira Cudi” denilen  gece ateşleri yakılıyordu. Bu tavafın kabulü için, Nuh’un Gemisi’nin  burada durması ve Nuh Peygamber’in  Cizre’ye yerleşmesi nedeniyle  kurbanlar  kesilirdi. 1984’e kadar süren bu binlerce yıllık gelenek Nuh Tufanının Cudi’de bittiğini göstermektedir.

Ağrı Dağında Hz.Nuh hatıraları ile ilgili hiçbir şey yoktur. Bu tezlerini kuvvetlendirmek için 1998 den itibaren bir bölgeye Cudi ismi verilmiştir. Ne Kürtçe’de, ne de devlet kaynaklarında böyle bir şey eskiden yoktu. Halbuki Cudi Dağı ve havalisinde hala Hz. Nuh ve gemisi ile ilgili hatıralarla karşılaşırız.

Sonuç olarak, geminin durduğu yer olan Sefine, Asur Kralı Sanherib kabartma heykelleri ve kitabeleri; Cizre Hz. Nuh Mescidi; Cudi Dağı’nın üzerindeki Nuh evi temelleri, camii, manastırı, kurban yeri, sarnıçları, Şeytan Kovuğu, Cebrail Kapısı; Cizre’deki Hz. Nuh’un 7000-8000 yıllık mezarı, Nuh özel Mihrap Taşı’nın Cizre`de mevcudiyeti; Cizre Suru’nun gemi şeklinde oluşu; geminin ziftleri; Karyat Semanin (Sekizler-Seksenler – Heştan Köyü); Semanin (Heştan) köyü, Cuma Köyü ve tufan ile ilgili birçok hatıranın ve Cudi panayırının hala yaşaması ve Karda, Bakarda’nın Cizre -Bazibda`nın  civarında yer alması; dağda bir geçide Deryi Cebrail (Cebrail Kapısı-Tor Gabriel) demeleri; ve Cizre şehir surlarınin “Nuh’un Gemisi” şeklinde yapılmış gibi yüzlerce gercek söz konusu geminin Cudi Dağı üzerinde durduğunu ve Nuh Peygamber`in de Cizre`de yattığını ispat eder.

 

[1] Kuran  Hud   Suresi        44

[2] Islam Ansiklopedisi, MEB, Leiden, Kurtler Bolumu.

[3] Jonathan Kircsh, The Harlot by The Side of The Road. R.4-14 (Mehmet Sakioğlu, Tewrat’ı Kim Yazdı?)

[4] Robert Cooper, The İnquirer’s Texts-Book, Being Substance of Thirteen Lectures on the Bibel, Boston, London, R.111

[5] Vatan Gazetesi, 28.04.2004

[6] Bir El Kitabı KÜRTLER,Mehrdad R. Izady,çev,Cemal Atila,s,74-75,Doz yay.Istanbul

[7] Bir El Kitabı KÜRTLER,Mehrdad R. Izady,çev,Cemal Atila,s,74-75,Doz yay.Istanbul

[8] Yaşın Abdullah, Tarih Kültür ve Cizre  Kuloğlu Matbaası Ankara 2007 Ankara.

[9] Türk Süryanileri,Horepiskopos AZİZ GÜNEL Diyarbakır 1970 S.29

[10] Berassos

[11] Islam Ansiklopedisi, MEB, Leiden, Kurtler Bolumu.

[12] Feyruzi.a.g.e.c.3 s.327 (Hz.Nuh ve Nubuvveti Nadim Macit  Yüksek Lisans Tezi 1989 Konya)

[13] Tefsirul Mucahid.Mucahid ibn Cerir.c.1 s.304 ( Hz.Nuh ve Nubuvveti Nadim Macit  Yüksek Lisans Tezi 1989 Konya)

[14]  Hz.Nuh ve Nubuvveti Nadim Macit  Yüksek Lisans Tezi 1989

[15] İbn i Kesir El Bidaye ven Nihaye c.1 s.22

[16] Nuh (AS) ve Tufan, Cizre Müftüsü Mahmut Bilge, s,17.Şark Matbaası, Ankara

[17] Evliya Çelebi Seyahatnamesi (Sadeleştiren Temel Kuran, N.Aktaş), Üçdal Neşriyat, Cilt, III.-IV  S, 463-464. İstanbul

[18] El Ahram Gazetesi 1984 Ocak Sayısı (Prof.Dr.Abdullah Zehavi Hevler Üniversitesi Arkeoloji Böl.Bşk)

[19] Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler (Arkeolojinin Romanı),C.W.CERAM Remzi Kitabevi, S,228-229

[20]Nuh’un Gemisi Ağrı Dağında Mı? AliGürbüz.  Zafer dergisi Sayı.107.Kasım 1985

[21] Kuran Muminun Suresi    29

[22] İbnül-Esir El-Kamil fit Tarih cilt1 sayfa 34

[23] Ozfirat, Aynur, Eskıcag’da Harran.

[24] Roller Timo, Noahs Berg Wodie Arche wirklich landete S.16